Ballık İlköğretim Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

günümüzün hasstalığı fırsatçılık ve çıkarcılık

Aşağa gitmek

günümüzün hasstalığı fırsatçılık ve çıkarcılık Empty günümüzün hasstalığı fırsatçılık ve çıkarcılık

Mesaj  Misafir Ptsi Ağus. 11, 2008 10:39 am

GÜNÜMÜZÜN HASTALIĞI: FIRSATÇILIK VE ÇIKARCILIK

"Gemisini kurtaran kaptan" mantığı cahiliye karakterinin ana özelliklerinden fırsatçılık ve çıkarcılığın makul ifade edilmiş halidir. Kısa vadede kar getireceği zannedilen bu cahiliye mantığı gerçekte insanın, dünyada küçük düşmesine, ahirette ise sonsuza kadar cehennemde kalmasına sebep olabilir.

Kendisine Kuran'ı ve Peygamber Efendimiz'in sünnetini yol gösterici olarak kabul eden kişinin en belirgin özelliklerinden biri, son derece fedakar oluşudur. Fedakardır, çünkü tüm mülkün Allah'a ait olduğunu ve O'nun rızasını aramak için kendisine emanet olarak verilmiş şeyleri de O'nun gösterdiği şekilde hayır yolunda harcaması (infak etmesi) gerektiğini bilir. Bu harcama, yani infak, İslam'ın en temel ibadetlerinden biridir.

Müminlerin, sahip oldukları malları ellerinden geldiği ölçüde infak etmeleri, yani Allah'ın Kuran'da saydığı kimselere -"... fakirler, düşkünler, zekat işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda olanlar ve yolda kalmışlar "- (Tevbe Suresi, 60) vermeleri gerekir. Allah'ın rızası için yapılacak olan bu ibadet, müminler için büyük zevk, neşe ve huzur kaynağıdır. Allah Bakara Suresi'nin 177. ayetinde asıl iyiliğin " mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) verenlerin tavrı " olduğunu; İnsan Suresi 8. ayetinde ise müminlerin "ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirdikleri" ni bildirir. " Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir " (Al-i İmran Suresi, 92) ayeti de, konunun önemini açıklamaktadır. (Harun Yahya, Adamlık Dini)

Kuran ahlakının hakim olduğu bir toplumun da, kuşkusuz en önemli özelliklerinden biri fedakarlık olacaktır. Bu toplumda, en büyük değer Allah'ın rızasıdır ve Allah'ın rızasını kazanmanın önemli bir yolu olan infak ve fedakarlık yoğun bir biçimde uygulanır. Toplumun üyeleri, kendi şahsi menfaatlerini değil, mümin toplumunun genel menfaatlerini düşünür ve ona göre davranırlar. Kendi menfaatleri ile bir diğer müminin menfaati çatıştığında ise, Allah'ın rızasını kazanmak için, karşı tarafın menfaatine uygun davranırlar. Gizlinin de gizlisini bilen Rabbimiz Kuran'da, Medine'ye hicret eden müminlerle Medineli müminler arasında yaşanan üstün ahlak örneklerini şu şekilde tarif etmiştir:

"Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin "cimri ve bencil tutkularından" korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. " (Haşr Suresi, 9)

"Gemisini Kurtaran Kaptan" Mantığının Zararları

Buna karşılık, Kuran ahlakının yaşanmadığı bir ortamda şahsi menfaatlere dayalı bir toplum modeli hakimdir. Bu
çarpık anlayışın hakim olduğu toplulukta yetişen bir insan da, çocukluğundan itibaren çıkarcı ve bencil bir karaktere sahip olması yönünde teşvik edilir. Ailesinden, arkadaşlarından, toplumun genelinden gördüğü örnek insan modeli çıkarcı, fırsatçı, her ortamda kendi şahsi menfaatlerini gözetip koruyan insan modelidir. Bu telkinle cahiliyenin önemli bir kuralını yani "gemisini kurtaran kaptan" olmayı öğrenir. Bunun gibi bencillik telkin ederek insanları uyanıklığa ve fırsatçılığa iten tavırlar o toplumda söz sahibi olmak için aranılan özelliklerdir. Her ortamda kendi çıkarına maksimum fayda sağlayabilmek bunun göstergesidir. Buna göre insan, içinde bulunduğu her durumda kendi şahsi menfaatlerini düşünmeli, "en çok fayda" prensibi ile hareket etmelidir.

Bireyler arasındaki ilişkiyi de yine en çok fayda prensibi şekillendirir. İş yerinde patron çalışanlardan, çalışanlar patronlarından elden geldiğince yararlanmaya çalışırlar. Alışverişte müşteri satıcıdan, satıcı müşteriden; arkadaşlar birbirlerinden en çok oranda faydalanmaya çalışırlar. Bu karakteri en ileri aşamada uygulayan ve bu kötü ahlakın kurallarının gerektirdiği bütün yöntemlerle isteklerine ulaşan insanlara gizli bir hayranlık beslenir. Yapılan işin gerçekte yüz kızartıcı olduğu pek fazla önemsenmez. Herkes kendi olanaklarının elverdiği ölçüde fırsatları kaçırmaz ve imkanları oranında uygulamaya geçirir.

Gösteriş için Fedakarlık Yapmaktan Kaçınmak

Bu davranış şekli Kuran ahlakını yaşamayan toplumlarda olağan karşılanır, çünkü bu toplumun genel ahlakı haline gelmiştir. Herkes kendi olanakları dahilinde kendinden bir kademe altta olanı sonuna kadar sömürme çabası içindedir. Bu tür fırsatları kaçırmak ise akılsızlık olarak değerlendirilir. "Dünyaya bir kere gelinir" felsefesine dayalı bu zihniyet kişilerde Allah korkusunun bulunmamasından kaynaklanır. Bu anlayışın uyanıklık olarak tanımlandığı ve daha fazla dünya nimeti edinmeyi hedefleyen çıkar yarışı, insana üstün ve saygın bir karakter yerine basit ve güvenilmez bir karakter kazandırır.

Tüm bunların yanında, adamlık dinine mensup bazı insanların da kimi zaman fedakarlık gösterdiklerine, fakirlere, ihtiyaç sahiplerine yardım yaptıklarına rastlamak mümkündür. Ancak burada önemli bir nokta vardır: Adamlık dininin söz konusu "fedakar" mensupları, yaptıkları harcamayı müminlerinki gibi Allah rızası için değil, genellikle insanlara gösteriş olsun diye yapmaktadırlar. Göklerde ve yerde bulunan mülkün tek sahibi olan Allah, bir ayette, bu gibi insanların durumunu şöyle haber vermiştir:

"Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez ." (Bakara Suresi, 264)

Bu tür kimseleri, fakirlere ya da kimsesiz çocuklara yardım için oluşturulmuş kuruluşlara büyük miktarlarda bağış yaparken görebilirsiniz. Ama yaptıkları bu bağışların bilinmesi hatta medyada yer alması hoşlarına gider çünkü; yüz binlerce kişi bu "hayırseverliğe" şahit olur. Bu tür gösterişli bağışlarla kendilerince iyi bir ticaret yapmış olurlar. Verdikleri paraya karşılık toplumda iyi bir imaj satın almaktadırlar. Bu, hem kibirlerini okşar hem de daha karlı yatırımlar yapmaları için bir tür sermaye olur.

Misafir
Misafir


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz